15 Nisan 2014 Salı

Melville’in “Katip Bartleby” ile Orhan Kemal’in “Pazartesi” Öykülerinde Dilin Alıcıyı Harekete Geçirme İşlevi



Neşe Aksakal




Dil, her zaman güçtür, konuşmak güç sahibi olma isteğini hayata geçirmektir. 
Ronald Barthes





Herman Melville’in Bartleby öyküsündeki 19. yy’ın ünlü karakteri Katip Bartleby[1] ile Orhan Kemal’in Pazartesi[2] öyküsündeki Muhasebeci tiplerinin dil üzerinden patronla kurdukları iletişim biçimlerini karşılaştıracağız bu yazıda. Patronla derken bu iki tipin kendi patronları somutlamasında gerçekte yukarıda olanla yani egemen olanla nasıl bir iletişim kurduklarına, söyleşimlerinde dilin hangi işlevini kullandıklarına, bu bağlamda iletişimin oluşup oluşmadığına bakacağız ve iletişimi engelleyen nedenleri araştıracağız.



 Söz konusu öykülerdeki her iki kahraman da memurdur. Orhan Kemal’in Pazartesi öyküsündeki Muhasebeci bir yayınevinde muhasebecilik, Katip Bartleby ise avukatlık bürosunda yazmanlık yapmaktadır. Orta yaşlardadırlar, arkadaşları yoktur, yalnızdırlar. Kendilerine verilen işleri yaparlar sadece. Pek konuşmazlar. Toplumsal konumlarını ve yerlerini benimsemişlerdir. Kahramanlar patronla uzun söyleşimler gerçekleştirmezler. Katip Bartleby sorulara bilinçli olarak yanıt vermemeyi tercih eder. Bu yanıt vermeme gerçekte bir eylem haline gelir. Muhasebeci ise patronla söyleşiminde onu ciddiye almama adına kendisinden istenilen yanıtları verir.

Öncelikle Herman Melville’in Bartleby adlı öyküsünün değişmez öğelerini gösteren olay düzenlenişine bakalım: 1. Bir hukuk bürosuna katip olarak Bartleby adlı biri gelir. 2. Patron bir dosyayı kontrol etmesi için ona uzatır. 4. Bartleby, “Yapmamayı tercih ederim.” yanıtını verir. 5. İş yerinde yatıp kalkar. 6. Patron ona başka bir yer bulur. 7. Bundan sonra yemek yemek de dahil hiçbir şey yapmaz. 8. Bartleby’nin hakkında birkaç söylenti dışında bir şey bilinmemektedir. 9. Bartleby eylemsizlik halinde yaşamaya başlar ve sonunda bu şekilde ölür.

 Buradaki olay düzenlenişi anlatının metinsel kısmıyla ilgilidir doğal olarak; asıl öykü dilsel ilişkiler içinde doğmaya başlar. Olayın düzenleniş karesindeki Bartleby’in bu “Yapmamayı tercih ederim.” yanıtı metnin sunduğu bir bildiri niteliğine bürünür:“Elimde bitirmem gereken ufak bir iş vardı; derhal Bartleby’i çağırdım. Acele ettiğimden ve isteğime hemen uyulacağı gibi doğal bir beklenti içinde olduğumdan masamdaki orijinal evraka eğilmiş, sağ elim yanda oldukça gergin bir biçimde kopyayı uzattım... ona seslendiğim zaman ki bu oturma biçimim, ne yapmasını istediğimi çok net ifade ediyordu. Bulunduğu yerden kılını bile kıpırdatmadan, çok yumuşak ama kararlı bir ses tonuyla, yapmamayı tercih ederim diye karşılık verdiğinde, ne kadar şaşırdığımı daha doğrusu dehşete kapıldığımı siz tahmin edin.” Patronun sorularına ısrarla verdiği tek yanıttır “Yapmamayı tercih ederim.” Temel olarak bir iletişimi başlatmaktan çok, amaçlı olarak bir iletişimi engelleme yanıtıdır.



 Orhan Kemal’in Önce Ekmek adlı öykü kitabındaki Pazartesi adlı öyküde de öykünün değişmez öğelerini gösteren olay düzenlenişi şöyledir: 1. Yayınevi patronu işyerine gelir. 2. Muhasebeci’ye postadan evrak gelip gelmediğini sorar. 3. “Yok” yanıtından sonra gelen soruya Muhasebeci bir deyim söyleyerek karşılık verir. 4. Patron bunun yanlış olduğunu savunur, doğrusunu bir türlü bulamaz. 5. Patron Muhasebeci’yi eşeğe benzetir ve bunu ona söyletir. 6. Ama Muhasebeci daha önce onu Marsuvan eşeğine -içinden- benzetmiştir bile. İnsanlar toplumda çeşitli roller üstlenir. İletişimde roller önemlidir çünkü göndericinin ve alıcının üstlendiği bu roller, iletişimi etkiler. Buna söylem türünü (söyleşim, kendi kendine söyleşim), ortamı, konuşmayı engelleyenleri ve amacı da ekleyebiliriz. Roman Jakobson Karl Bühler modeline katkıda bulunarak, etkili iletişimi altı unsura çıkarmıştır: Göndergesel işlev, çağrı işlevi, kanalı kontrol işlevi, üst dil işlevi, duygusal işlev, şiirsel işlev [2]. Bunlardan dilin toplumsal işlevi de diyebileceğimiz dilin çağrı işlevi söz konusu öykülerdeki iletiyi etkiler. Bu işlev alıcıyı harekete geçirme amacı taşır. Gönderici çağrısıyla alıcısında bir davranış ve tepki değişikliği yaratmak ister yani bu işlevde amaç, alıcıya bir şeyler yaptırmaktır. İletişimde gönderen, iletişimi başlatandır bu yüzden gönderenin kendisini etkinleştirdiği bir iletişim biçimidir bu. Gönderen iletişimin güven altında olduğunu bilmektedir. Alıcıdan bir yanıt gelecektir elbette alıcı, çantada kekliktir. Neden mi çünkü gönderen çağrıyı yollayan olarak iletiyi belirleyen kişidir. Daha baskın söylersek iletişimde “var olan” konumundadır. Bu açıdan bakarsak gönderen, çağrıyı atan olarak alıcıdan bir adım öndedir. Söze başlayan olarak söz mülkiyetini elinde bulunduran kişidir. Bu söz mülkiyeti demişken bu, mülkiyet sahibi olmakla eş değer düşünülebilir bence. Ne var ki burada inceleyeceğimiz öykülerde bu yapı işlemez. Herman Melville’in söz konusu Bartleby öyküsünde Katip Bartleby, göndericinin iletisini anlamaz. Alıcıyı harekete geçiren sözdeki güven duygusu parçalanır. Orhan Kemal’in Pazartesi öyküsünde bu parçalanma saçma diyebileceğimiz yanıtlarla sağlanır: “Alacaklarına aslan borçlarına kuzgundurlar da ondan.” Öykü boyunca bu deyimin doğrusu bulunamaz. Her şey alt üst olur. İşbirliği ve birliktelik bozulur.



 Herman Melville’nin karakteri Bartleby’e dönersek: Toplumsal konum olarak önde olan, iletişimi başlatan, söz mülkiyetini bulunduran patronun bir tomar kağıdı göstererek “Bu dosyayı temize çekebilir misin?” sorusu yanıtı önceden evet, baş üstüne, tabii ki şeklinde belirlenmiş bir ilişkinin sorusudur. Bir ilişki sorusudur sadece, alıcıyı olası bir muhabbetin içine çekmez. Bartleby’nin düzene sözle ve giderek eylemlilikle başkaldırısı olarak yansıyan “Yapmamayı tercih ederim” yanıtı bir zaferdir. Patronun konumu her iki öykü de de alıcının yanıtıyla yerle bir edilmiştir.


[1]Herman Melville, Veranda Öyküleri, Alakarga Yayınları, İstanbul, çev: Arzu Altınanıt, 2014.

                [2] Orhan Kemal, Önce Ekmek, Everest Yayınları, İstanbul, 2012.
                [3]Pascal Picg, Laurent Sagart, Chislaine Dehaene, Cécile Lestienne,  Dilin En güzel Tarihi, çev.                     Sema                        Rifat,  İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder